15 Ağustos 2016 Pazartesi

AYVALIK...BALIK VAR YERSEN, DENİZ VAR YÜZERSEN (1)

Uzun süredir araba ile şehirlerarası yolculuk yapmamıştım. Oysa ne çok severim araba yolculuklarını....Bir yerlere yetişmeye çalışmadan basıp gitmek, istediğin yerde durmak... Çay, kahve içmek, sonra yine gitmek, gitmek...Ama ne yazık ki zaman darlığı, vakitten kazanalım falan derken bir de üzerine iş seyahatleri eklenince ömrümüz uçaklarda geçer oldu. Uçak yolculuğunu da severim ama dedim ya araba ile yolculuk etmek ayrı bir zevk. Yollarda giderken şarkı söylemek, bulutlara bakarak benzetmeler yapmak..... Unutmuştum, hatırladım.

Arkadaşım Aysunla son anda karar verdik, booking.com dan gözümüze güzel görünen bir butik otelden yer ayırttık ve günlerden bir cumartesi yola çıktık. Aysun nedense manuel araba kullanmayı sever. Ben de otomatik araba kullanabilirim dolayısı ile tüm yolculuk boyunca Aysun araba kullandı ben ben co-pilotluk yaptım. Bilmediğimiz yollarda yandex den yolu takip etmediğim için bir iki kere azar bile işittim "ne biçim co-pilotsun sen" diye....

Yollarda kahve, çay molası vere vere Ayvalığa geldik, otelimizi bulduk ve yerleştik. Veee attık kendimizi Ayvalık sokaklarına....

Ayvalık denilince insanın aklına ayva geliyor oysa Ayvalık zeytinleri ve zeytin sanayi ile geçimini sağlayan sevimli ve muhteşem bir yer. Peki bu Ayvalık adı nereden geliyor? 

Bu konu ile ilgili bir sürü sav var. Bunlardan bir tanesi Ayvalık adının yabani ayva ağacından geldiği. Ayvanın MÖ 650 yıllarında Yunanistanda yetiştirilmeye başlandığı düşünülürse akla yakın geliyor bu sav. Rumlar buradaki yerleşime Kdonia adını vermişler, 19 yy sonlarına doğru Rumlar tarafından da Aivaly ya da Asivali  şeklinde kullanılmış ve en sonunda Rumlarla Türkler adada birlikte yaşamaya başladıktan sonra ada'nın adının Kdonia/Aivaly/Ayvalık şeklinde değişime uğradığı düşünülmektedir. Bunun dışında Ayvalık adı ile ilgili olarak bir çok farklı bilgi var. Ben bana en mantıklı gelenini yazdım burada.

Ayvalık Balıkesir'in Ege bölgesi tarafında kalan bir ilçesi. Otelden çıktık ve başladık yürümeye.. İkimizde bilmediğimiz yerlerde kaybolmayı severiz...Daldık bir yerlerden ara sokaklara... (Yanlışlıkla çingene mahallesine girmişiz ama olsun) Ayvalık daracık sokakları, tarihi taş evleri ile hemen sizi içine alıveriyor. Gezmeye başladıktan yarım saat sonra "acaba ilerde buraya yerleşirmiyim" diye düşünmeye başladım.



Ayvalığın sevimli sokakları



Ayvalığın sevimli evleri



Mübadele yıllarından kalmış bir taş ev. Ev in üzerindeki tabelada yapım yılı 1899 olarak yazıyor.
Ayvalıktaki evlerin bir çoğu dünyada tek örnek olan mübadele sırasında burada yaşayan Rum vatandaşlarımızın evi. Ne yazık ki insanlar yerlerinden, yurtlarından koparılıp değişime zorlanmış. Tabi aynı şey Yunanistanda yaşayan ve mübadeleden nasibini alan Türkler için de geçerli...Neyse olayları olduğu zaman ki şartları ile değerlendirmek gerektiği için biz de öyle gerekmiş diyelim ve konuyu kapatalım. Taş evlerin üzerinde hep yapım yılları yazıyor ve çoğu 1800-1890 lı yıllara ait.

Ayvalık sokaklarında gezerken Pino adinda harika bir kafe keşfettik ve hemen bir kahve molası verdik.

Cafe Pino/İnsan burada kahve molası vermez mi ?Bu arada Pino'nun bulunduğu binanın yapım yılı 1881 


Ayvalık adaları  22 adadan oluşluyor fakat bunlardan sadece Cunda ( Alibey ) Adası yerleşime açık. Diğer adalar milli park ilan edilmiş ve yerleşim yasak. ( İsabet olmuş)

Cunda adası 1995 yılında yapılan bir köprü ile Ayvalığa bağlanmış. Bu nedenle adaya karayolu ile gidebiliyorsunuz. Ayrıca bu köprü Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü olma özelliğini taşıyor.

Veeeee Türkiye'nin ilk Boğaz Küprüsü 



Biz pazar günü gittik Cunda adasına. Doğal olarak kalabalıktı ama bünyelerimiz  İstanbulda kalabalık ile yaşamaya alışkın olduğu için hiç sorun etmedik. Arabayı merkez otoparkına parkettik ve daha önce sıkı bir şekilde dersimizi çalıştığımız için Ayvalık Rahmi Koç Müzesi/ Taksiyarhis Kilisesine gitmek üzere otopark'ın  karşısındaki sokağa daldık.


Cunda'nın sevimli sokakları




Cunda Adası sokakları (Bu sokaktan Aşıklar Tepesine çıkabilirsiniz)

























Rahmi Koç Müzesi / Taksiyarhis Kilisesi:

Rum Ortodoks Cemaati tarafından 1873 yılında inşa edilen  Kilise Rahmi Koç Tarafından müze haline dönüştürülmüş. Neo Klasik mimari uslubunda inşa edilen kilise, tek kubbeli, bazilika tipinde dikdörtgen planlı. Ayvalık ve çevresine has bir taş olan sarımsak taşından yapılmış kilisenin iki çan kulesi var fakat ancak bir tanesi günümüze kadar gelebilmiş. Kilise içindeki çan 2. Dünya Savaşı sırasında halka haber vermek için kullanılmış. Dünya'nın en büyük çanı olan bu çan bugün Bergama Müzesindeymiş.. Kilise'nin  iç mekanı bitkisel bitkisel ve geometrik motiflerle bezenmiş.

Kilise' nin geometrik tavan detayları



1927-1928 yılları arasında camiye çevrilen kilise, 1944 depreminde hasar görmüş. Neyse ki 1976 da Ayvalık çevresi ile birlikte doğal ve tarihi sit alanı ilan edilmiş ve Taksiyarhis Kilisesi de Korunması Gerekli Taşınamaz Kültür Varlığı olarak tescillenmiş.












Rahmi M.Koç tarafından 2011 de başlatılan resorasyon 2014 de bitmiş ve kilise Ayvalık Mustafa R. Koç Müzesi olarak halka açılmış.Taksiyarhis Kilisesi Cunda nın en önemli tarihsel yapısı olma özelliğini taşıyor. 







Taksiyarhis Kilisesi Cunda'nın en önemli tarihsel yapısı 

Müzede oyuncak arabalardan buharlı modellere kadar eski arabalar, bebek arabaları,ölçüm aletleri, sergileniyor.








Giriş ücreti 10 TL Bu arada Koç çalışanıysanız müzeyi ücretsiz gezebiliyorsunuz.






Müze çıkışında küçük bir kafe ve hediyelik eşya satan bir dükkan var. Aysun ve Ben alışveriş konusunda iyi bir ikiliyizdir. Aynı şeyleri severiz. O nedenle bıkmadan inceledik hediyelik eşya dükkanını da...

Bu arada müzenin hemen çıkış kapısına yakın konumlandırılmış zeytinyağı mengenesi dikkatimizi çekti. Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz zeytinyağı mengenesi ilk defa 1. yy da Romalılar tarafından icat edilmiş. Öncelikle şarap ve zeytinyağı üretiminde kullanılmış. 15 yy ortalarında Gutenberg in icat ettiği matbaa makinesine de ilham vermiş.



İlk defa I. yy'da keşfedilen zeytinyağı mengenesi
Kiliseyi gezip, listemizdeki gezilecek yerlere bir çentik attıktan sonra ara sokaklarda geze geze aşıklar tepesine çıktık.Veeee ahhh o manzara....Ama manzaradan önce size yine Rahmi Koç tarafından restore ettirilen bir başka yapıyı ve Yel Değirmenlerini anlatmam lazım. 

Adanın ilk Yel Değirmeni 

Adada 1600-1650 yılları arasında kurulan yel değirmenlerinden ilki Aşıklar Tepesinde ve birazdan anlatacağım Agios Yannis Kilisesi nin batısında bulunmaktadır. Bu yeldeğirmeni dışında ada'nın kuzeydoğusunda iki, kuzeybatısında da bir ve en son yapılan ve limanın güneybatı kısmında bulunan yeldeğirmeni olmak üzere adada 5 tane yeldeğirmeni bulunmaktadır. Aşıklar tepesinde bulunan ilk değirmenin büyük olasılıkla manastıra un sağladığı tahmin edilmektedir.

Cunda adası'nın ilk yeldeğirmeni 

Dünün Agios Yannis Kilisesi Bugünün Necdet-Sevim Kent Kitaplığı

Aşıklar tepesinde bulunan manastırın ana kilisesi olan ve kuzeybatı kısmında bulunan Agios Yannis Kilisesi Edremitli iki keşiş tarafından Aziz Yahyaya atfen inşa edilip; Patrik Teodosios zamanında ve Fatih Sultan Mehmet'in İstanbulu fethinden hemen önce İstanbulda Fener Rum Patrikhanesine bağlanmış. Kilisede bulunan kitaplık 1835 yılından itibaren zenginleşmiş, dini kitaplar yanında 17. ve 18. yy kilise hukuku hakkındaki yayınlarla da ünlenmiştir. 1924 yılında yaşanan mübadele sonrası Şapel de zamanla tahrip olmuş.

 Bugün kütüphane olarak ziyarete açık olan Agios Yannis Kilisesi

Yıllarca harap bir şekilde kalan değirmen ve şapel Rahmi M.Koç tarafından retore ettirilerek 07.08.2007 tarihinde kütüphane olarak halka açılmış. Kitaplığa ilerleyen yaşı nedeni ile göz sağlığı bozulan ve "Göremediğime değil, okuyamadığıma üzülüyorum" diyen Necdet Kent'in ve eşi'nin ismi verilmiş. Necdet Kent'in oğlu Muhtar Kent babasından kalan 1300 den fazla kitabı bu kitaplığa armağan etmiş.

Agios Yannis Kilisesi/Necdet-Sevim Kent Kitaplığ

Kütüphaneyi gezdikten sonra hemen çıkışında bulunan minik kafede oturup muhteşem Ayvalık manzarasını seyrettik. Bu arada Aysunla bir nostalji yapıp mozaik pasta yedik. Bu arada içtiğimiz çay muhteşemdi. Bilemiyorum belki de yorulduk o nedenle çok iyi geldi ama o muhteşem Ayvalık manzarası karşısında çayın tadına doyamadık. Sanırım bir saate yakın oturduk.

Kütüphanenin çıkışındaki minik kafeden görülen muhteşem Ayvalık manzarası
Adanın sokaklarını geze geze tekrar meydana indik.

Ada'nın meydanında bulunan sayısız kafelerden biri

Hediyelik eşya tezgahları

Cunda Adasında mutlaka uğramanız gereken bir yer de adanın meydanında bulunan ve adanın simgesi haline gelmiş olan ve 150 yıldan daha eski olan ve ayvalığa özgü sarımsak taşından yapılan binada bulunan Taş Kahve. Taş kahvenin içine girdiğinizde ilk farkedeceğiniz şey yüksek, ahşap tavanı ve vitray camları. 
Giritte babası ile kahve işleten Hüseyin Bey mübadele sırasında babasını kaybeder ve annesi ile birlikte Cundaya yerleşir.1927 yılında da Taş Kahvenin bulunduğu binayı satın alır. Hüseyin Bey, oğlu Ali Barış 3 yaşındayken vefat eder. Kahveyi bugün 3 nesilden beri kahveci olan Ali Barış  işletmektedir. Hüzünlü bir hikaye ne yazık ki...
Maalesef Taş Kahve de fotoğraf çekemedim. Çünkü üzerinde çok kocaman bir tente var ve kahvenin tüm özelliğini ortadan kaldırmış. İlk gittiğimizde "herhalde burası değildir" diye düşündük. Sonra masa kenarlarında yazan "Taş Kahve" yazısını görünce anladık doğru yerde olduğumuzu...O nedenle kahvenin ruhunu yansıtacak bir fotoğraf çekemedim. Artık bir daha ki sefere....

Bu arada yolunuz Cunda Adasına düştüğünde meydanın sahil tarafında bulunan ve  Lokma İmparatoru Saki' nin  meşhur lokmasından tatmayı  unutmayın sakın. Yok böyle bir tat...Bu arada iki kişilik lokma fiyatı 5 Tl. İnanılmaz ama gerçek...Biz İstanbulda her şeyin 3 katını ödemeye alışkın olduğumuz için parayı verirken ısrarla "iki porsiyon "diye belirttik yine de.... Adam bize "15 TL" diye söylese normal gelecek... O kadar alışkınız fazla para ödemeye yani........


Lokma İmparatoru

Veeee Ayvalıkta 2. günün sonuna geldik. Bu arada özel olarak anlatılmayı hak eden 2 yer var ki onları ayrıca anlatacağım. Konakladığımız otel Butik Sızma Han ve iki gece yemek yiyip eğlendiğimiz Maksad'ı Muhabbet. Her ikisi de ayrı bir yazıyı hak ediyor. Maksad'ı Muhabbet Ayvalık ve Grup Tirhandil yazım ile Ayvalık Butik Sızma Han yazılarımı ayrıca okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Ayvalıkta 3. günümüz... Hadi bari bir plaja gidelim dedik. Fakat hava o kadar rüzgralıydı ki gittiğimize pişman olduk. O kadar dalgalı denizde yüzmek benim gibi küçükken boğulma tehlikesi geçirip sonra yüzmeyi silah zoruyla öğrenmiş biri için fazla atraksiyonlu geldi. O nedenle güneşlenmeyi tercih ettim,kitap okudum ve huzuru dinledim....Huzur "acaba buraya mı yerleşsen" dedi....

Ayvalıkta bir sürü plaj var. En meşhurları  Ayvalık'ın Küçükköy ilçesinde bulunan  ve ilçeye 8 km uzaklıkta bulunan Sarımsaklı, devamında bulunan Badavut, (Şahinkaya), kuzeyde bulunan Armutçuk, Cunda adası yolu üzerinde Duba mevkii ve Cundanın çevresindeki doğal plajlar.

Şeytan Sofrası

Ayvalık ilçe merkezine 8 km uzaklıkta bulunan şeytan sofrasına Sarımsaklıya doğru giderken Şeytan Sofrası tabelasını gördükten sonra yaklaşık 1 km lik bir yokuşu çıkarak ulaşabilirsiniz.

Yüksek bir kayanın tepesinde bulunan Şeytan Sofrası aslında eski bir lav birikintisidir. Buradaki ayakizi şeklindeki çukurun Şeytan'ın Ayak izi olduğuna inanılmaktadır.

Şeytan sofrasına mutlaka gün batımına yakın bişr saatte gidin ve gün batımını izleyin...



Şeytan Sofrasında Gün Batımı


Ayvalıkta Yapmadan Dönmeyeceğiniz 7 Şey

1-Ayvalık Sokaklarında amaçsızca gezin

2-Bir akşam Maksad'ı Muhabbet Ayvalıka gidin, muhteşem mezelerinden tadın, bence rakı için ve grup Tirhandil'in Yunanca ve Türkçe müzikleri ile eğlenin. ( Ama Maksad ı Muhabbete Ayvalığa ilk gittiğiniz gün gidin derim, ben çünkü ertesi gece tekrar gitmek isteyeceğiniz garanti)

3-Şeytan Sofrasında gün batımını izleyin...

4-Cunda Adasına gidin ve sevimli sokaklarında dolaşın, Taksiyaris Kilisesini/ Ayvalık Rahmi Koç    Müzesini ve Sevim-Necdet Kent  Kitaplığını gezin

5-Eski tadı vermediği söylense de Taş Kahve de kahve için

6-Lokma İmparatorundan lokma yiyin

7-Tekne ile adalari dolaşın

Veee geldik son güne...Sabah uyandık ve baktık hava yine rüzgarlı. Nasılsa arabamız var birazda dağ tepe gezelim dedik ve vurduk kendimizi yine yollara...Kozak yaylasını ararken Aşıklar Şelalesini bulduk...E bunlarda başka bir yazı'nın konusu olsun....

Arkadaşlarım çoook uzun yazdığımı söylüyorlar. Ne yapayım elimde değil tutamıyorum kendimi...Aklıma geleni yazıyorum...Seviyorum yazmayı...

Bu arada Ayvalık fotoğraflarımı instagram sayfamdan takip edebilirsiniz
















.



2 yorum:

  1. Kısa zamanda Ayvalık'la ilgili bu kadar gözlem. Ayvalık aşkınızı kutluyorum. Ayvalık tarihi ve coğrafyasıyla bir sevdadır. Birdahaki gelişinizde görüşmek dileğiyle Ayvalık'lı kalın,sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  2. Sanırım Ayvalıkta beni en çok etkileyen o daracık renkli sokaklarındaki samimiyet ve doğallık en önemlisi de huzur...Güzel yorumunuz için teşekkürler... Sevgiler...

    YanıtlaSil