27 Aralık 2014 Cumartesi

BİR DENEYİM : AMERİKA DA ARABA KİRALAMAK VE ARABA KULLANMAK ATLA DEVE DEĞİLMİŞ!!!

Sanfrancisco da son günümüz. Bugün program çok dolu. Birbirimize belli etmesek de biraz heyecanlıyız çünkü daha önce bir çok kez Amerikaya gelmiş olmakla birlikte burada araba kiralamak üçümüz için de bir ilk. Bir gün önce Fishermanwarf da gezinirken Sanfrancisco da nerede ise adım başı bulunan araba kiralama servislerin den birini Hertz i gözümüze kestirdik ve araba kiralama işini hallettmiştik. Arabayı 24 saatten az bir süre için kiralayamıyorsunuz. Biz de 24 saatlik, full sigorta ve GPS olan üst segment bir araba kiraladık. Arabayı otelimizin hemen arkasında bulunan Hertz in şubesinden almak üzere işlemlerimizi yaptırdık. Sabah erkenden kalktık. Saat 08.00 de Hertz deydik. 3 görevlinin oturduğu banka ya benzer bir yer. Bize en asık suratlı görevli denk geldi. Bir gün önce bize verilen makbuzu verdik Adam '' arabayı GPS ile kiralamışsınız ama maalesef elimzde fazla GPS yok vazgeçme hakkınız var'' demez mi? Aman Allahım Sausalito ve Napa Valley hayallerimle aramda duran bu adamı parçalayabilirim. Tabi ben herzamanki itirazcı ve kuralcı kişiliğimi takınarak ''GPS ile kiraladık bulmak zorundasınız, cünkü bize bu şekilde rezervasyon yaptınız'' diye direttim. Adamın umurunda değil ''istediğin yere şikayet edebilirsin'' demez mi? Hatta bir de üstüne ''çabuk karar verin arkanızda bekleyenler var'' diye de ilave etmez mi? Hayatta bir şeyi kafama koydum mu mutlaka yapmam lazım O günde kafamda bu arabayı kiralayıp Sossolito, Muirwoods , Old Faithfull Geyser ve Nepa Valleye'e gitmek var Ne pahasına olursa olsun bu arabayı kiralamam lazım. Baktım olmuyor o zaman '' GPS olmadan kiralayalım'' dedim. Öznur ''delimisin kesinlikle olmaz, kayboluruz'' dedi. Zeynebim her zamanki ''ben ne olsa uyarım'' uysallığı ile bakınıyor. Tek başıma olsam kesin ne olursa olsun kiralardım ama Öznuru razı etmem imkansız biliyorum, üstelik haklı da. Zeynep ''gel şeker başka bir şirket buluruz'' dedi. Dışarı çıktık iki adım yürüdük bir baktık Europcar var. Girdik içeri, direk kiraladık arabayı. Üstelik aynı arabayı daha ucuza kiraladık. Görevli kız anahtarları verdi, ''hemen yandaki otoparktan 3. kattan alabilirsiniz arabayı'' dedi. Bir de kart gibi bir şey verdi ''bununla da otoparktan ücret ödemeden çıkabilirsiniz''dedi.... Gittik dediği yerden arabayı aldık, direksiyona ben geçtim. İtiraf edeyim biraz heyecanlıyım çünkü daha önce Amerikada trafik polisleri ile ilgili bir çok şehir efsanesi duyduğum için tırsıyorum biraz Arabayı çalıştırdımç Bu arada Zeyneple Öznur navigatörü ayarladılar. Otoparkın kapısına geldik. Metalik bir ses ''turn right '' dediiii ve oleeeeeyyyyyyyyyy Amerikada araba kullanıyorummmmmmmmmmm....Şeytanın bacağını kırdıkkkk Hiçte korkulacak bir şey yokmuş, güzel güzel gidiyoruz ama arabayı ben değil 3 kişi birlikte kullanıyoruz. Co pilot Öznur. Zeynep arkada çocuklar gibi iki koltuğun arasında oturuyor ve yolu takip ediyor ....

21 Aralık 2014 Pazar

SANFRANCISCO- LOMBARD STREET VE PAINTED LADIES HOUSES




Wishermanwarf dan Lombard sokağına doğru çıkan yol


Fishermanwarf'ı dolaştıktan sonra Sanfrancisco turumuza yürüyuerek devam ediyoruz. Sırada Lombard Sokağı var. Lombard sokağının özelliği 100 merelik kısmında 8 tane keskin viraj olan dik bir yokuşta olması. Sokağın etrafı çiçeklerle süslenmiş. Kenarda merdivenler var . Yaya olarak inecekseniz bu merdivenleri kullanıyorsunuz. Amerikalı bir arkadaşım buradan araba ile geçemeyeceğimizi, çok virajlı ve dik olduğunu söylediği için yaya olarak gittik. Ama sonra pisman oldum. Bir kere dik bir yokuş olmasına dik de İstanbuldan daha nice daha da dik yokuşlardan araba ile inip çıkmışlığım vardır. Kesmezdi bizi bu yokuş. Virajına gelince evet virajlı da sağı solu uçurum değil inerdim yani. Neyse yaya olarak gezmek kısmetmiş. Bir daha Sanfranciscoya gelinecek nasılsa o zaman araba ile de denerim

Burası ilginçliğinden dolayı turistlerin akınına uğrayan bir yer. Resim çekerek, etraftaki evleri seyrederek 100 metreyi nerede ise yarım saatte indik. Ama gidilmesi ve görülmesi kesinlikle gerekli bir yer. Aşağıdaki resimler sokak hakkında bir fikir verir belki...

20 Aralık 2014 Cumartesi

SANFRANCISCO TURUNA DEVAM..... BU SEFER İSTİKAMET FISHERMANWARF, PIER 39 , GOLDEN GATE VE ALCATRAZ ADASI


PIER 39 

FISHERMANWARF VE PIER 39 

İstanbuldan yola çıkmadan duyduk ününü. Herkes mutlaka gidin Pier 39 a dedi. Gidince gördük ki bildiğiniz bir liman ( Karaköy de çok trend bu aralar. Acaba yabancılar da aynı şeyi Karaköy için söylüyorlar mı diye bir düsünce geçti aklımızdan hızlıca: )


1800 lerin ortalarında İtalyan göçmen balıkçılar Fishermanwarf a gelmişler. Bölgede altın çıkarılmasına bağlı olarak gittikçe artan popülasyonu avantaj olarak kullanmışlar ve balıkçılık yapmaya başlamışlar. ( Gayet akillica) Hatta Paladini adında biri kendi Paladini balık şirketini kurmuş ve balığın kralı olarak ün kazanmış. Liman 1970 -1980 lerde yenilenmiş ve turist akınına uğramış.

Union Squere den denize inen caddelerinden, biraz inişli çıkışlı da olsa yürüyerek ulaşabiliyorsunuz FishermanWarf'a. Sanfrancisco'nun ünlü caddelerinden Market Streetten bizim yaptiğımız gibi dümdüz yürürseniz direk Pier 1'e ulaşıyorsunuz. Sonra sırasıyla Pier 3- 5- 7- 9 devam ediyor ve Pier 39'a ulaşıyorsunuz. Pier 39 Fishermanwarf'ın en ünlü lokasyonu. Bir tür alışveriş merkezi gibi. İçinde bulunan bir tur şirketinden hemen önünden kalkan gezinti gemileri için bilet alabiliyorsunuz. Bu gemilerle Golden Gate ve Bay Bridge altından gecip, denizden nefis fotoğraflar çekebiliyorsunuz. Bu arada meşhur Alcatraz adası turunu da hemen yanındaki Alcatraz adası turu için ayrılmış kısımdan satın alabilirsiniz. Biz maalesef alamadık. Çünkü turda ancak bir hafta sonraya yer varmış. Çok üzüldüm bir haftadır Sanfranciscodaydık ve bu konuyu nasıl atladık diye. Oysa çok istiyordum Alcatraz adasını gezmeyi. Çocukken bir film seyretmistim Başrolünü Burt Lancaster'in oynadığı "Alcatraz Kuşcusu" filmi beni cok etkilemişti. O filmden mi nedendir hep gitmek isterdim ama dışından görmek kısmetmiş ne yapalım. Sevgili Öznurum herzamanki iyimserliği ile "aman ya ada işte çevresini dolaştırıyor ya gemi ayak bassan ne olacak" diye beni teselli etmeye çalıştı.

SANFRANCISCO MACERASI COIT TOWER İLE DEVAM EDİYOR

Sanfrancisco 'nun meşhur inişli çıkışlı caddeleri

SanFrancisco benim gördüğüm Amerikan şehirlerinin içinde sanırım Newyorktan sonra en canlı şehir. Bir kere 24 saat yaşayan bir şehir. Diğer Amerikan şehirleri gibi izole durmuyor, hayatın içinde insanlar. Yolda giderken taxi çevirebiliyorsunuz ya da  adım başı bulunan dükkanlardan alışveriş yapabiliyorsunuz. Ama bu kadar çok evsizi de bir arada görmemiştim. Nerede ise adım başı evsiz  yani Amerikadaki ismiyle homeless var Sanfrancisco da.  Bu Amerikada artık bazıları tarafından kabul edilen bir yaşam bicimi haline mi geldi diye düşündüm bir an. Çünkü dünyanın polisliğine soyunan bu kadar güçlü ve zengin bir devletin homless vatandaşlarına yardım etmemesini başka türlü aklım almıyor. Neyse bu onların sorunu,  biz Sanfranciscoyu gezmeye geldik .

San Francisco dik ve inişli çıkışlı sokakları, ilginç tramvay sistemi, benim hiç hoşlanmadığım Çin mahallesi ve o muhteşem Golden Gate köprüsü ile çok güzel bir şehir. 

9 Kasım 2014 Pazar

BİR YOL MACERASI

Nerden aklıma düştü bu Grand Canyon bilinmez ama son 5-6 senedir bir Grand Canyon takıntım vardı.  Sonunda bu hayallerime kavuştum ve dünyada görülmesi gerekli yerler listemden bir yer daha eksiltmiş olmamin dayanılmaz hafifliği sardı içimi.

Bu sene Amerikan Radyasyon Onkolojisi Kongresi (ASTRO) San Francisco daydı. Kongreye katılacağım kesinleşince hemen Grand Canyon progmamıma başladım. Sevgili meslektaşlarım Öznur ve Zeynep bana eşlik etmeye karar verince olay daha da bir boyut kazandı benim için.

Sonunda beklenen gün geldi çattı. THY'nin Los Angles uçağında yerlerimizi aldık. İstanbuldan San Franciscoya direk uçak yok maalesef. Los Angles aktarmalı gitmek zorundasınız. Bu aktarma meselesi yolculuğumun başlamasından bir gün önce bana nerede ise kalp krizi geçirtiyordu. Seyehatten bir gün önce hem kendim hem de arkadaşlarım için  online check in yapayım dedim. Kendiminkini yaptım. Arkadaşlarımın check in işlemini yapıyorum bir farkettim ki onlarda bağlantılı uçak çıkıyor ama benim biletimde bağlantılı uçak görünmüyor. Neden ola ki diye araştırınca anlaşıldı ki biletimi aldığımız sevgili Setur çalışanı ( hala kendisini sevgiyle anıyorum!!! ) seyehatimi bağlantılı düzenlememiş. "Sebep?" dedim. Dedi ki " Öyle 100 dolar daha pahalı oluyordu". Hey Allahım ya sen buna nasıl karar verirsin bırak ben karar vereyim Benden zaten o parayı uluslararası yolcu sayılmayacağım için Amerika iç hatlarda bavul parası olarak tahsil edecekler. Hadi bunu geçtim ya Los Angles ucağı rötar yaparsa öteki uçak beni bekler mi ya da   Los Angles ucağı rotarsız inse bile aradaki yarım saatte uçaktan inip pasaport kontrolundan geçip,  Amerikanın devasa havaalanında iç hatlara ışınlanıp, San Fransisco uçağını nasıl yakalayabilirim? Eee nolacak simdi ?Setur görevlisi" isterseniz biletinizi Los Anglestan San Franciscoya 19.30 da bir uçak daha var o uçağa değiştireyim"  dedi . "E neyse diğer arkadaşlarımda o uçakta en azından Istanbuldan giden uçak rotar yapsa bile onları beklemek zorunda" diye düşündüm ve kabul ettim  fakat bir şeyi göz ardı etmişim maalesef.

7 Haziran 2014 Cumartesi

TOKAT



Güzel Ülkemde gezmediğim pek az yer kaldı. Artık 2. turu yapacağım. Çünkü yıllar önce gidip bilinçsizce gezdiğim yerleri bir daha gezmek istiyorum.

Tokatta benim henüz görmediğim yerlerden biriydi geçen haftaya kadar. Şimdi diyeceksiniz ki insan durup dururken Tokata gider mi? Gidebilir tabi ama itiraf etmem gerekir ki ben durup dururken değil de iş için gittim. Görev geldiginde pek mutlu oldum, hemen bir ön araştırma yaptım. Ne vardır, nesi meshurdur, ne yenir, ne icilir, nereler gezilir diye. Ben  bu araştırmaları yaparken birlikte gideceğim arkadaşım Öznurum şekerim ( böyle deriz biz birbirimize) aradı ve  Tokata sadece özel bir havayolu şirketinin pırpır dediğimiz uçağı olduğunu söyledi.  Veee benim Tokata gitme sevincim anında  gölgelendi. Snop değilimdir, genelde uyumluyumdur ama hayatının bir kısmını havada geçiren biri olarak bu havayolu konusunda hassasımdır. Genelde THY seçerim. ( Genelde miiii???  % 99.9 desek daha doğru olur aslında :) Bu konuda hassasımdır, zaten arkadaşımda bildiği için  telefonla aradığında direk bu konu üzerinden giriş yaptı konusmaya. Eee nolacak şimdi ? Öznurum şekerim Polonyada bu tür bir uçağa binmiş, çok zevkliymiş falan. "Kızım orası Polonya burası Türkiye ne oluruz ne olmayız . Görev şehidi falan olmayalım bak biz fizikçiyiz de sonra 50 tane komplo teorisi üretilir arkamızdan" ile başlayıp uzun bir konuşma yaptım ama sonuç ne yapalım gideceğiz artık oldu. :) Ama imdadıma Salih arkadaşım yetişti. Beni uzun yıllardır tanıyan biri olarak "Seni o pırpır uçakta düşünemiyorum, en iyisi  THY ile Sıvasa gidelim oradan araba kiralarız" dedi ve sorun kendiliğinden çözüldü neyse ki...

9 Mart 2014 Pazar

VERONA'YA SEYAHAT...ORALARA KADAR GITMISKEN VENEDIK...

Bayramlardan bir bayram. Önce bu bayram evde olayım, bayramda havaalanı keşmekeşi içine girmeyeyim dedim ama yine dayanamadım. Arkadaşım Aysun'u aradım. Zaten günde en az bir kere konuşuruz. "Bayramda bir yerlere mi gitsek" der demez kabul etti. Meğer O dünden hazırmış...Başladık düşünmeye "gitsek gitsek nereye gitsek???? O sırada tesadüfen kankam Dilara ile bir pazar günü evde "ne yapsak?" derken kanallardan birinde Julyet'in evi diye bir filme rastlamış ve seyretmiştik. Filmin konusu İtalya da Verona da geciyordu. Meğer Aysun da seyretmiş ayni filmi ve kafasında hep Veronaya gitmek varmış. Bu arada biz yere karar verene kadar tatile bir haftadan az bir süre kaldı ama ne gam....Hemen biletlerimizi aldık. Booking.com dan Veronada güzel, küçük butik bir otelde yer ayırttık. Veeee arife günü Venediğe uçtuk...

Seyahat zaten en bayıldığım eylem...Sürekli seyahat edebilirim ve hiç şikayet etmem...

Veronaya Venedik ya da Milano üzerinden gidebiliyorsunuz.. Biz THY ile önce Venediğe gittik. Venedik havaalanında malum pasaport işlemlerini tamamladık. Pasaport kuyruğunda yine Avrupa üyesi olmayan ülke vatandaşları kuyruğuna girdik. Sonunda pasaport işlemlerimizi tamamlayarak sorunsuz bir şekilde Italyaya ayak bastık. Bir sorun olacağından değil ama nedense o pasaport kuyruğunda hep bir gerilirim...

1 Mart 2014 Cumartesi

BARCELONA-3










Perşembe öğleden sonra ilk is olarak Park Guell'e gittik. Park Guelle gitmek için yeşil hat metroya biniliyor ve Lesseps durağında iniyorsunuz. Sonra parka gitmek için biz taksiye bindik. Çünkü 1300 metre uzaklıkta ve üstelikte çok yokuş bir yol. Enerjiyi parka bırakmayı daha doğru bulup taksiye bindik ve Park Guell’e gittik. Park Guell de Gaudi’nin bir şaheseri.Gez gez bitmeyebilecek bir yer. 1900-1914 yılları arasında Guell ailesi tarafından soyluluk göstergesi olarak Gaudiye yaptırılmış. Girişinde (resimlerde de görürsünüz) 2 tane bina var. Onlar basli başına ayrı bir güzel. Ana girişinde mozaikten yapılmış kocaman bir kertenkele var. Parka girişte duvarlar hepsi mozaik kaplı. Yine yukarıda duvarları mozaik kaplı bir taraca var ki buradan Barcelona çok güzel görünüyor. Tabii kalabalıktan kenara yaklaşabilirseniz Ayrıca taraçada ki banklarda mozaik kaplanmış. Anlatmakla olmaz görmek lazım. Parkın içinde Gaudi'nin yasadığı ve ölümünden sonra müze olarak halka açılmış evi var. Icindeki mobilyaları da Gaudi tasarlamış. Gerçekten çok güzeller. Adam kapı kollarını bile kendi tasarlamış. O kadar ergonomik ki. Ayni çizimle yapılmış olanlar 300 eurodan baslayan fiyatlarla satılıyor bazi dükkanlarda. Yani kesenize güveniyorsanız evinizdeki tüm kapı kollarını tanesi en az 300 Eurodan Gaudi’nin ergonomik kapı kolları ile değiştirebilirsiniz. Ben koltuk ve iskemlelere hayran kaldım...

BARCELONA-2

Ertesi gün Sagrada Familia 'dan (Kutsal Aile)  başlayalım dedik.Tek kelime ile muhteşem bir yapı  Gaudi 1882 de projesini çizmiş ve yapımına başlamış fakat omru bitirmeye yetmemiş  Antoni Gaudi 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölünce yapımına devam edilmiş  2025 yılında belki tamamlanacakmış. Katedral'in  yapımına halkın yardımları ile başlanmış hala da sembolik olarak halkın yardımları ile yapılıyor, bu nedenle de bitirilemediği söyleniyor. Halk  arasında bitmeyen kilise deniyor. Gaudi  şehirdeki tüm yapılarından gelen geliri de buranın yapımına aktarmış zamanında. Resimlerde görürsünüz gerçekten muhteşem bir yapı. Üzerindeki resimlerde ki bunların her biri tastan elle oyulmuş sinek de dahil olmak üzere bir suru hayvan , insan , meyve resimleri kabartma olarak var. Gaudi İspanyada modern sanatın öncüsü olarak bilinen bir mimar. 1852 yılında Katalunya'nin Reus kentinde doğmuş ve 1926 yılında da bir tramvay’in altında kalarak ölmüş. Gaudi eserlerinde doğadan çok etkilenmiş. Eserlerine bakarken mesela evin balkonunda bir deniz kabuğunun biçimini aynen görebiliyorsunuz. Ya da eserlerinin iskeletinde aynen hayvan iskeletinden biçim olarak yararlanmış.. Antoni Gaudi olmasaymış Barcelona da ne olurmuş bilmiyorum. Nereye baksanız onun eseri. Yaptığı binalar gerçekten muhteşem.

BARCELONA -1

Günlerden bir perşembe sabahı THY'nin 08.40 Barcelona uçağı ile yolculuğumuz başladı. Yerel saat ile 11.15 gibi Barcelonadaydik. (Bizden 1 saat geriden zamanı takip ediyorlar). Bavul alma, pasaport kontrol gibi rutin işlemlerden sonra Barcelona sokaklarına adim attık. Havalananı kapısında acayip bir taksi kuyruğu. Fakat neyse ki çabuk ilerliyor. Kuyruk başında bizim kahyalara benzeyen bir çocuk elinde duduk sen oraya, sen buraya deyip duruyor. Bunları İspanyolca (ya da Katalanca ) soyluyor. Biz 6 kisi idik. İki kişi farklı otelde kalıyordu biz 4 arkadaş ellerimizde bavullar taksi kuyruğuna girdik. Çocuk bizi görünce keskin zekası ile buyuk taksi ihtiyacımız olduğunu belirleyip bizi bir kenara ayırdı. Neyse ki buyuk bir taksi çabucak geldi, bizde yola revan olduk.Taksi şoförüne adresi verdik. Hemen adresi navigator'a girdi. Kolayca otele ulaştık. Yalnız taksi şoförü İngilizce'nin I sini bilmiyor ama biz ‘’e şoför bilmek zorunda değil ’ diye dusunduk. Meğer Barcelona da kimse İngilizce bilmiyormuş... Otele geldik... Süper beceriksiz resepsiyon görevlileri İngilizce ''It is a pencil' düzeyinde bile değil Neyse yaklaşık 1 saatte check in işlemi yaptılar. Bavulları bıraktığımız gibi doğru kendimizi sokağa attık. E nereden baslanır tabi önce La Rambla dan.... Metro yakindi. 10 kullanımlık metro biletleri var. T- 10 Ticket diyorlar. 9.80 Euro. Her metro girişinden alabilirsiniz. Hemen birer tane edindik. 3 hat metroları var. Yeşil hat, Kırmızı hat ve Mavi hat.. Gideceğiniz yere göre binip inip hat değiştirebiliyorsunuz...

HAKKIMDA...


1 mayıs günü İstanbul'da doğdum. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunuyum. Bağımsızlığını ilan etmiş, annesi'nin okuduğu üniversiteyi dahası aynı bölümü seçmiş,  gelecekteki  meslektaşım harika bir genç adamın annesiyim. 

Anne olmanın dışında mühendisim. Özel sektörde calışıyorum. İş hayatım yoğun ve yorucu ama neyse ki hayatımı güzelleştiren muhteşem dostlarım arkadaşlarım var. Iyi bir arkadaşım, iyi bir dostum. Nefes alan tüm canlıların yaşam hakkına saygılıyım.

Kafamda sürekli yeni fikirler uçuşur. Hep yapacağım deyip bir türlü yapamadığım ya da başlayıp bitiremediğim çok şey var. En büyük tutkum seyahat etmek. En büyük hayalim tüm dunyayı gezmek. Suna Kıraç'ın anılarını anlattığı kitabın adı beni çok etkilemişti. "Ömrümden uzun ideallerim var" diye yazıyordu kitabın kapağında. Benim de ömrümden uzun gidilecek yollarım var. 

Orhan Kural'in gezginler kulübü web sitesinde  yayınlanan  ülkeler  listesine  göre  dünyada  336 ülke var. Ben henüz  23 ülkeye gitmişim. Daha gidilecek  312 ülke var. Üstelik bu 23 ülkede ortalama 2-3 şehre gittiğimi düşünürsek tum dünyayı gezmek için  336"nın epey bir permütasyon ve kombinasyonuna  ihtiyacım var gibi görünüyor ki ölmeden önce tüm dunyayı gezmiş olayım. 

Blog açma fikri uzun zamandır aklımdaydı ama bir türlü eyleme dönüştürememiştim.  Arkadaşlarımın da ısrarıyla en sonunda bir gezi blogu açma fikrini eyleme dönüştürebildim.  Umarım sürekliliğini sağlayabilirim. 

Yalnız benimki korkarım alıştığınız seyahat bloglarından olmayacak. Bir kere bu blog işinde profesyonel değilim. Sürekli güncelleyemeceğim için öyle ne, nerede kaça yenir, nerede  kaç  liraya kalınabilinir gibi önemli  bilgiler de bulamayacaksnız blogda. Ne yaptım,. nereleri  gezdim anılarımı da ekleyerek anlatabilirim yanlızca..Ha bir de bol  fotoğraf  çekerim  seyahatlerimde.  Onları da eklerim meraklısı için...

Umarım beğenirsiniz...


Son olarak bir not: Geçmis yillara ait gezilerimi de bu bloga  ekleyeceğim. Tabii akıl edip not almaya başladıktan sonraki gezilerim...Bu nedenle her ne kadar yazmayacağım dedimse de eğer fiyat yazmışsam   güncel olmayabilir ..Bilglerinize...